GündemHaber Girişi : 28 Eylül 2014 15:01

Suriyeli kumalar, Türk aile yapısını tehdit ediyor...

Suriyeli kumalar, Türk aile yapısını tehdit ediyor...
Yrd. Doç. Dr. Murat Balcı, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da Suriyeli mülteci kadınlarla yapılan ikinci evliliklerin, geleneksel aile yapısına uygun olmadığını belirtti.

EKSİ25HABER / ERZURUM - Suriyeli kadın mültecilerin, para karşılığında ikinci eş olarak evlendirilmesinin ceza kanununa göre suç olduğunu ve engellenmesi gerektiğini ifade eden Yrd.Doç. Dr. MuratBalcı, hem yeni gerçekleştirilen hem de önceden var olan evlilikteki tarafların bu durumdan ciddi zarar gördüğünü söyledi.


Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Murat Balcı, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da Suriyeli mülteci kadınlarla yapılan ikinci evliliklerin, geleneksel aile yapısına uygun olmadığını belirtti. Bu tarz evliliklerin devlet tarafından engellenmesi gerektiğini ifade eden Yrd.Doç. Dr. Murat Balcı, şöyle konuştu: "Ülkemizde, uzun süredir Suriyeli mültecilerin kamplar ve şehirlerde yaşamalarına izin veriliyor. Birleşmiş Milletler'in mültecilerle ilgili sözleşmesinde uygulamaların nasıl yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Ev sahibi devletin en önemli yükümlülüğü, mültecilerin sağlıklı ve onurlu bir şekilde yaşamlarına devam etmelerini sağlamaktır. Bu nedenle Suriyeli mülteci kadınlarla yapılan ikinci evliliklerin devlet tarafından engellenmesi gerekiyor. Ayrıca, ikinci evlilik ceza kanunumuzda da suç olarak kabul ediliyor."
Evliliğin sağlıklı olabilmesi için karşılıklı rızanın sağlanması gerektiğinin altını çizen Yrd. Doç. Dr. Murat Balcı, "Toplumumuzda aile yapısı tek eşlilik üzerine kuruludur ve çok eşlilik genellikle tercih edilmez. Zor durumdaki insanların zafiyetinden faydalanarak kurulan aile düzgün işlemez. Hem yeni gerçekleştirilen hem de önceden var olan evliliğin tarafları psikolojik anlamda ciddi şekilde zarar görebilir. Mültecilerin ikinci eş olarak kabul edilmesi oldukça yanlış" ifadelerini kullandı.
AİLE KURMA ORANI GERİLEME SÜRECİNDE
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2004 yılından itibaren boşanma oranının yüzde 38 arttığını belirten Yrd.Doç. Dr. Balcı, "2004'te 91 bin 22 olan boşanma sayısı, 2013'e gelindiğinde 125 bin 305'e kadar yükseldi. Bunun tersine 2004 yılında 615 bin 357 olan evlenme oranı 2013'te 300 bin 138'e düştü. Yani yüzde 2 buçuk oranında geriledi. Devletin aile kurma konusunda teşvik edici olması gerekir" şeklinde konuştu. Çocuğun ilk temas ettiği sosyal çevre olan ailede yaşadığı olumsuzlukların, suç işleme oranını da artırdığını söyleyen Balcı, "Özellikle yarım yani boşanmış ailelerde suç oranı ciddi seviyede fazlalık gösteriyor. Suçu önlemek için alınan tedbirler arasında en önemlisi aile yapısını güçlendirmek. Çünkü böylelikle suç sebeplerini ortadan kaldırmış oluruz" dedi.
ALINAN ÖNLEMLER GELENEKSEL AİLE YAPISIYLA UYUŞMUYOR
Eşinden şiddet gören kadınlar için alınan önlemlerin geleneksel aile yapısıyla uyuşmadığını söyleyen Murat Balcı, sözlerine şöyle devam etti: "Birçok kadın cinayeti boşanma davası açıldıktan sonra meydana geliyor. Eve yaklaşma yasağının getirilmesi ya da kişilerin belirli eğitimlere tabi tutulması gibi birtakım uygulamalar, geleneksel aile yapımızla uyuşmuyor. Türk ve İslam geleneklerine uygun çözümler oluşturulmalı ve ayrılmaya karar veren eşleri bir canavar haline getirmeyecek uygulamalar yaygınlaştırılmalı. Bu noktada devletin sorumluluğu oldukça fazla. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de devletin zor durumda olan kadınlarla ilgili gerekli tedbirleri alması gerektiğini ifade ediyor."


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.