- TRT repertuvarlarının "kaynak kişi"si, Erzurum barlarının efsaneleşmiş davulcusu, Karazlı Davulcu İlhami lakabıyla tanınan İlhami Uslu, bugün akşam saatlerinde hayatını kaybetti. Uzun süredir yaşlılığa bağlı hastalıklarla mücadele eden İlhami Uslu'nun ölümü üzüntüyle karşılandı...
TRT repertuvarlarında yer alan Hoş Bilezik, Temir Ağa, Uzundere, Keşkem Bu Ellere gibi önemli eserlerin "kaynak kişisi" olan İlhami Dumlu, bugün akşam saatlerinde yaşamını yitirdi.
Yaklaşık 50 yıl aralıksız olarak Erzurum Halk Oyunları Derneği ve Halk Eğitim Merkezi'nde müzisyen olarak görev yapan 79 yaşındaki İlhami Uslu, çok sevdiği davul ve tokmağına 65 yaşındayken 2000 yılında veda etmişti.
2000 yılında düzenlenen veda etkinliğiyle son kez davul çalan İlhami Uslu, o günlerde davula vedasını şöyle anlatmıştı:
Her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da var. Artık bu işi yapamayacak kadar yaşlandım. Yerime yeni gençlerin gelmesi lazım.
İlhami Uslu'nun cenazesi yarın Ilıca Merkez Camii'nde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek...
Öte yandan Davulcu İlhami olarak bilinen İlhami Uslu'yu Erzurumajans.com'un yazarlarından eski Halk Eğitim Merkezi Müdürü Müslüm Çağlar, "İnsanlar bu dünyadan göçtükten sonra onun arkasından bir çok methiyeler dizilir. Ben istedim ki, İlhami Uslu yaşıyorken onu yazayım" diyerek, köşe yazısına konuk etmişti. İşte Müslüm Çağlar'ın o unutulmaz yazısı...
DAVULCU İLHAMİ
Davulcu Karaz'lı İlhami. Davuluna bukadar hakim bir insan tanımamıştım. Davulunu kucakladığı gibi ekibi de kucaklardı adeta. İndirdiği tokmaklar sanki oyuncunun ruhuna iniyordu. Onlarla oynuyor onlarla yaşıyordu. Onunla bar oynamak zevklerin en güzeliydi. Karşısında iyi bir ekip gördüğünde kendinden geçer, başka bir ruh haletine bürünürdü. İnsana güven veren bir duruşu vardı. Bacakları hafif açık, omuzları dik, sağ elinde tokmak değil, adeta bir gürz vardı. Bazen oyunlardan sonra duygulanıp ağladığını bile görmüştüm.
Onun davulunda en küçük bir leke, en küçük bir kir göremezdim. Davulu pırıl-pırıldı (kayışlar dahil). Davulunun özel bir kılıfı vardı. Çalışmalardan sonra kılıfına koyar, kılıfın fermuarını özenle kapatırdı. Hiç kimsenin o davulu çalmasına müsade etmezdi. Seyahatlere yedek davul ve yedek deri götürürdü. Biz ancak o yedek davulla oyalanırdık. Yedek deri ise davulun her an patlama olasılığına karşı alınırdı.
Yarışmalar genelde kapalı spor salonlarında yapılırdı. Salon ne kadar sıcak olursa olsun, onun davulunun et'leşmesi mümkün değildi. (1)
Bizi uzaktan takip eder, yarışma sırasını öğrenir, o ara hep davulu ile uğraşırdı. Bazen kayış verir (kayışları sıkar) bazen gevşetir, eliyle derisini ovalar, parmaklarıyla hafif hafif tıklatır, tınısına bakar, davulun gevşemesine kesinlikle izin vermezdi. Açık alanlarda, kızdırıcı güneşin altında oynadığımızda da davulun gerilip patlamasına müsaade etmezdi. O zaman da kayışları gevşetip derinin gerilmesine engel olurdu.
Her zaman tıraşlı, kıravatlı, ayakkabıları boyalı, elbiseleri ütülüydü. Toplu yemeklerde, resepsiyonlarda oturup kalkmasını bilen, çatal-bıçağı bir asilzade gibi kullanan , çaktırmadan çocukları da uyaran biriydi.
Taa!.. Ağa Dede ile 10 yaşında başlayan müzik ve halk oyunları yaşamında, bir çok halk oyununun birinci derecede tanığı, aktarıcısıydı. TRT Repertuvarlarında İlhami Uslu veAğa Dede Keskin'den alınan diye başlayan, onlarca halk müziği parçasının kaynak kişisiydi.
Davulculuk yaşamında, Erzurum'daki tüm derneklerde hemen hemen tüm okullarda bar çaldı. Bara davul çaldı. Hatta Ankara, İstanbul, İzmir'deki Erzurum derneklerine de gitti. Bar ekiplerimize yarışmalarda, festivallerde, kutlama programlarında (yurt içi ve yurt dışı) eşlik etti. Beraber çaldığı zurnacılara da eksiklerini, hatalarını söyledi, onları da yetiştirdi. Hatalı çalan zurnacılara o bakışını hiç unutamam. Hatta bir gün çok sinirlenmiş, davulu orta yere fırlatarak çekip gitmişti.
Bir çok madalyası vardı. Diğer emsalleri madalyalarını hep göğsüne takarken, o hiç birini takmadı. Utanırdı, soranlara da "boş verin..." derdi.
Bu memleket sana çok şey borçlu, Dadaşlığı tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya tanıtan isimsiz kahraman..
Uzun yıllar kader birliği ettiğim, beraber ağlayıp beraber güldüğüm candost...
Hatırlar mısın? Van'dan dönerken nasılda ağlamıştık...
Hatırlar mısın? Mersin'de denize kupaları fırlatmıştık...
Ankara'da o bölücülerden dayak yemiş, bıçak yarası almıştık....
Trabzon'da sahilde uyumuş, Tokat'ta 35 derece soğukta mazotumuz donmuştu....
Daha neler, neler...
O tam bir Dadaş... Karazlı İlhami
Ey Koca Çınar, biz senden razıyız, Allah'ta razı olsun...