Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Danıştay'ın 146. kuruluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmayı eleştirerek, "Danıştay salonu mu, CHP kurultayı mı şaşırdım" dedi.
EKSİ25HABER / ERZURUM - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Afyonkarahisar'da düzenlenen İstişare ve Değerlendirme Topantısı'nın kapanışında konuştu.
Toplantıda, cumhurbaşkanlığı seçimi, paralel örgüt, diğer örgütlerin yapılanmasıyla mücadele konularının ele alındığını belirten Erdoğan, "Son 200 yıl boyunca bu toprakların asli unsurları, millet, yoksullar, okuyamamış olanlar, kendisini ifade edemeyenler, fırsatları imkanları olamayanlar, milli ve manevi değerlerine bağlı olanlar, sistematik bir tahrike aşağılanmaya maruz kaldılar. Rahmetli Oğuz Atay, onları yani bizleri "tutunamayanlar" olarak tarif etmişti. Hiçbir ayrım yapmadılar. Elit bir zümre, Türk demeden, Kürt demeden, Alevi-Sünni demeden, halk yığınlarına karşı sürekli bir kibir sergilemişti. Son yıllarda birçok konuşmamda bunların üzerinde durdum. Bizim özgüvenimizi yok etmek istediklerini, bizim de buna karşı direnmemiz gerektiğini defalarca ifade ettim. Hani dikleşmeden dik durmak diye ifade ettiğim konu. Milletin 77 milyon ayrımsız şekilde bu toprakların birinci sınıf vatandaşı olduğunu defalarca vurguladım" dedi.
3 Kasım 2002 seçimlerinde kibir abidelerinin milletten ağır bir cevap aldığını belirten Erdoğan, "O kibir abideleri defalarca yolumuza çıktılar. Mürebbiye edasıyla, bizlere ve millete parmaklarını sallayarak bizi terbiye etmeye kalkıştılar. Tepeden baktılar, konuştular. Ve hani ülkede çoğunluğun oyunu alamıyorlar ya, biz azınlıkta kaldık diyorlar. Dolayısıyla azınlık olarak çoğunluğa biz tahakküm etmeliyiz diyorlar. Kendilerini ülkenin asıl sahibi addettiler. Kararları onlar vermek istediler. Ülkeye onlar istikamet çizmek istediler. Kaynakları adil biçimde paylaşmak yerine, tüm kaynakları kendileri için kullanmak istediler. Bu kesimler kibirlerinden bir milim bile geri adım atmadılar. 12 yıldır biz bu kibri kırmaya, milletimize tarihinde olduğu gibi yeniden özgüven kazandırmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin, bu milletin neler yapabileceğini, başarabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Hamdolsun bunu da yaptık. 12 yıl içinde aziz milletimizin özgüven kazanabilmesi için gece gündüz çalıştık" dedi.
İhtilaller döneminin artık kapandığını kaydeden Erdoğan, "Seçkin bir zümrenin, parmağını sallayarak bize ya da aziz millete kibirle ders verme dönemleri artık kapanmıştır. Birileri kürsülere çıkıp konuşurken, kendilerini Yassıada mahkemelerinin savcısı, bizi de yassı ada mahkemelerinde sanık gibi görüyor. Dün söyledim, CHP genel başkanı, milli şef, diktatör, meclis kürsüsüne çıkıp "sizi ben bile kurtaramam" diyerek Meclis'i tehdit etmişti. Artık bu tehditlere boyun eğecek bir Meclis yok. Başbakanlara, hesap soracak, hukuk katili hukukçulara artık hiç kimsenin eyvallahı yok.
Herkes haddini, konumunu sınırını bilecek. Siz babalarınızın dedelerinin çarpık istikametinde yürümek isteyebilirsiniz. Babalarınız dedeleriniz gibi siyasete parmak sallamak isteyebilirsiniz. Ama biz babalarımızın dedelerimizin kutlu ve şanlı izinden yürüyoruz. Hiç kusura bakmayın biz bu istikametimizi asla değiştirmeyeceğiz. Karşınızda artık boynu bükükler yok, yüzünü yere eğip öfkesini içine atacak mağdurlar yok. Evet geçti o günler. Yassıada günleri geçti. Sizin karşınızda Menderes'in akıbetiyle korkutulan, pısırık başbakanlar bakanlar da yok.
Bizi bu makamlara millet getirdi. Milletin imzası tüm imzaların üzerindedir. Hiçbir atanmış kalkıp da milletin temsilcilerine ders vermeye yeltenmesin" diye konuştu.
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Dün Danıştay'ın malum kuruluş yıldönümündeydik. Devletin zirvesi orada. Dünkü konuşmamda, kapanış konuşmasında yapacağımı söylemiştim. Çünkü bazı şeyler var ki, bunların milletçe bilinmesi lazım. Ben şu anda sadece istişare toplantısındaki kardeşlerime değil, aynı zamanda ekranları başında bizi izleyen 77 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Bu gerçeğin çok iyi bilinmesi lazım. Çünkü bizler, "korkma" diye başlayan bir istiklal marşına sahiplenmiş milletin evlatlarıyız. 'Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum' diye tarif edilen bir asımın nesliyiz. Dünkü toplantıda, malum sabah 10'da burada olacaktık. Fakat biz gerçekten sayın başkanın o nezaketli daveti sebebiyle buradaki konuşmamızı 14.00'e aldık. Danıştay'daki toplantıya katıldık. Sayın cumhurbaşkanımız da, genelkurmay başkanı orada. Bakanlar orada. Tabi tüm yargı camiasının mensupları orada. Danıştay'ın başkanı çıkıyor 25 dakikalık gerçekten herkesin saygı duyacağı bir konuşmayı yapıyor. Gerek yasama, yürütme gerekse yargıyla ilgili değerlendirmelerini geniş bir açıdan gayet güzel şekilde takdim ediyor. 25 dakika süren konuşma yapıyor. Kim bu? Ev sahibi. Orada konuşma hakkı, yetkisi olmayan, araştırmasını da yaptırdım. Ne içtüzüğünde ne de tüzüğünde. Yasalarda zaten yok. Onu orada söyledim. Sonra incelettim ki iç tüzüğünde böyle bir şey yok. Bu gelenek olduğu için bunları da savunma makamı olarak kabul ettikleri için söz verirlermiş. Yargıtay'da da bu şekilde, orada da yıllar yılı buna benzer şeyler oldu. Daha sonra tabi gitmedik. Danıştay'da da bundan dolayı söz veriliyor. Tabii oraya konuşmaya çıkan kişi, karşısındaki insanların herhangi bir savunma hakkı var mı? Hukukçusun, konuşmanı yapacaksın. Ama karşına gelenlere, orada her türlü saygısızlığı hakaretleri yapacaksın. Baro Başkanı çıkıyor, Sayın Danıştay başkanının 25 dakika konuşma yaptığı yerde, ki kendisine de 15-20 dakika konuşması söylenmiş. 1 saat konuşma yapıyor. Sen misafir olarak geliyorsun, konuşma hakkın yok. Çıkıyorsun orada zehir zemberek bir konuşma yapıyorsun. Seçilmişlere, işte o hücrelerine sinmiş kibirle parmak sallamaya yelteniyor. İnsanda en başta bir nezaket olur. Devlet protokolünün karşısında nasıl konuşulacağını, ne konuşulacağını insan bir kendisine dert eder ve bunu düşünür. CHP kurultayının kürsüsünden değil Danıştay kürsüsünden konuşuyor yahu. İnanın Danıştay salonunda mıyız, yoksa CHP kurultayında mıyız şaşırdım. Şu hale bakın. Bir yüksek mahkemenin kuruluş yıl dönümünde, memleketin son yüz yıldaki tüm gündem konularını tek tek hatırlatıyor, siyasete siyasetçiye hiza vermeye çalışıyor".