Elmalı: Ekonominin olmazsa olmazı güvendir...

Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Elmalı, katıldığı bir televizyon programında gündemi değerlendirdi.

EKSİ25HABER / ERZURUM - Türkiye Değişim Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ebubekir Elmalı, katıldığı bir televizyon programında gündemi değerlendirdi. Ekonomik gelişmelerle ilgili konuşan Elmalı, “ Türkiye’de aşırı enflasyon var, ancak Hiper Enflasyon varmış gibi tepki veriyoruz. Bunun sebebi güvensizlik.” dedi.

Ekonomiyle ilgili açıklamalar yapan Elmalı, “Enflasyon, yüksek faiz gibi krizleri sadece hükümet kaynaklı görüp,  yıkıcı bir eleştiri yapmayı doğru bulmuyoruz.” diyerek şunları söyledi;

 

“ Resme daha büyük bir açıdan bakarak, makul mantıklı ve kabul edilebilir çözüm yolları sunmanın anahtarı olarak görüyoruz. Hali hazırda yaşanan sıkıntıları 2 boyutuyla ele alıyoruz. Bunun birincisi konjektörel nedenler, diğeri ise yanlış hükümet politikaları.

 

Birincisi küresel açıdan, yaşanan pandemi sürecinde gelişmiş ülkeler, “azdan az gider, çoktan çok gider.” psikolojisiyle ekonomileri aniden daralınca, ekonomiyi yeniden canlandırabilmek için piyasaya para pompalaması, varlıkları satın alması ve dolayısıyla likidite bolluğu sağlaması. Fakat pandeminin beklenilen kadar uzun sürmemesi veyahut daha çabuk kontrol altına alınabilir olduğunun  görülmesiyle birlikte, tıpkı suyun üzerinde biriken köpük gibi para yani likidite o piyasalarda köpürdü. Bununla birlikte bu likidite bolluğu FED’in,  Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın bilançolarını şişirdi, Pandemide de tünelin sonundaki ışığı görünce gelişmiş ülkeler, ekonomi de daralma politikasına geçtiler. Kademeli deseler de, aslında gelişmekte olan ülkeler için çok da kademeli olmayan hızlı sayılan bir süreç yaşandı. Teşvikleri kestiler çünkü önlerine çok büyük bin enflasyon çıkacağını gördüler. Para var piyasada, paranın herkeste bol olması talep enflasyona neden olur. Dolayısıyla bunun önünü kesebilmek adına hemen hızlıca daraldılar. Daralınca tabi bu o ülkelerin para birimlerini aşırı derecede güçlendirdi. Bu durum bize de yansıdı.

 

Hükumetinde resmi yanlış okuması nedeniyle Türk Lirası biraz daha değer kaybetti. Diğer ülkelerde olan Doların baskısı bizde çok daha fazla oldu. Peki Hükumet neyi yanlış okudu?  Enflasyon dediğimiz şey üç farklı enflasyon var; Talep Enflasyonu, Arz Enflasyonu ve Maliyet Enflasyonu. Bizde şu anda karşımıza çıkan enflasyon bir maliyet enflasyonu, ancak biz sanki  bir arz enflasyonu varmış gibi, bir talep enflasyonu varmış gibi üretimi merkeze alıyoruz. Ve diyoruz ki biz üretimi artırmalıyız.

 

Şuanda sıkıntı üretimde değil,  üretim yapanların girdi maliyetlerinin inanılmaz derece de artması. Yani maliyet enflasyonu yaşıyoruz. Biz genelde ara mallar üretiyoruz ve bu ara malları üretmek için hammaddenin veya teknolojinin yüzde 80’ini dışardan ithal ederek yapıyoruz. Yani Dolar bazlı veya Euro bazlı satın alıyoruz. Dolayısıyla imalatçı aldığı ürünle ilgili maliyet analizi yapamıyor. Bu nedenle üretici üretmekten memnun değil. Siz bu gün üretime ne kadar teşvik verirseniz verin, şu anda üretici üretimden kaçıyor. Çünkü maliyet analizi yapamadığı için malı satmak istemiyor. Biz faizleri düşürelim, faizler düşünce üretim artsın istiyoruz ancak o konjektör bu konjektör değil.

 

Bu sorunu çözmenin yolu, bir kere popülist bir yaklaşımla bunu çözemezsiniz. Diğer gelişmekte olan ülkeler faizi artırırken, bizim faizi aşağı çekmemiz, Doları olduğundan daha güçlü hale getiriyor. Dolayısıyla bu dengeye dikkat etmemiz gerekiyor. Birden bire faizi indirmek yerine bu süreci yumuşak bir biçimde geçebilmek adına kontrollü, dengeli bir faiz politikası yürütmek gerekiyor. Böyle olursa öngörülebilirlik olur ve üretim yapan kişiler maliyet analizlerini doğru bir biçimde yapabilirler, bu da onları üretime hevesli hale getirir. Şuan üreticinin hevesi yok çünkü sattığından kar edip etmediğini de bilmiyor. Şuanda biz hükumetin ısrarla faizi indirme politikasını yanlış buluyoruz. Bu doğal bir faiz indirme süreci olmuyor, yapay kalıyor. Bankalar bu gün mevduat topluyor, ancak para satarken, yani kredi verirken kırk dereden su getiriyor. Bankalar biz satacağımız paranın maliyetini hesaplayamıyoruz diyerek, dolaylı yollarla kredi faizleri yüzde yirmilere kadar yükseliyor.

 

 

Hükumetin yaptığı bir diğer yanlış da ekonomide çok fazla aktör değişimi yaşanması. Özellikle ekonominin dinamiklerinde, ekonomiye yön veren kişilerde çok fazla aktör değişimi, ülkenin ekonomiye olan güvenini sarsıyor. Bakın biz bu gün Türkiye’de aşırı enflasyonla karşı karşıyayız. Birde Hiper Enflasyon var. Biz aşırı enflasyonda, sanki hiper enflasyondaymışız gibi tepki veriyoruz. Neden çünkü bahsettiğim güven noksanlığından. Bakın Merkez Bankası Başkanlığında bir türlü dikiş tutturamamamız, Hazine bakanlığında bir türlü dikiş tutturamamamız, gelen kişilerinde, kendi mantığı ile değil de Sayın Cumhurbaşkanının mantığına daha gelmeden teslim olması, bunların hepsi bir güvensizlik oluşturuyor ve sanki bir hiper enflasyon varmış algısı oluşturuyor. Basitçe bir örnek vereyim; daha evvel elinden ılık diye sıcak süt içtiğiniz kişi, size ılık süt verince içer içmez tiksinmenize benziyor. Bize o sütü veren kişiye artık güvenmiyoruz.  Sorun bu!”

 

Asgari ücretle ilgili de açıklamalarda bulunan Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Avukat Ebubekir Elmalı, “ Şu anda asgari ücret net 2 bin 829 brüt 3 bin 40 lira. Şu anda bir işçinin işverene maliyeti de 4 bin 203 lira. Şimdi bir iş sözleşmesinde, emeğini ortaya koyan işçi, o işçiyi çalıştırıp, mal ve hizmet üreten ülke ekonomisine katkıda bulunan işveren, birde işçi zayıf olduğu için sosyal devlet gereği işçinin haklarını korumak için bir fon oluşturan devlet vardır. Üçlü bir sac ayağı vardır. Dolayısıyla asgari ücret üçünü de ilgilendiriyor. Normalde asgari ücret belirlenirken, Hacettepe Üniversitesi’nden beslenme sepeti tarzında bir veri oluşturuluyor. Ağır iş kolunda çalışan bir  işçinin ne kadar kaloriye ihtiyacı var, orta iş kolunda çalışanın ne kadar, hafif iş kolunda çalışanın ne kadar kaloriye ihtiyacı var belirleniyor. Daha sonra TUİK verilerine göre bunun fiyatlandırmasını yapıyor.  Hesaplamanın nasıl yapıldığını belirtmek için anlatıyorum. Bu hesaplar geçen yıl yapıldı ve ortalama 2 bin 600 lira olarak belirlendi. Geçen yıl için belirlenen asgari ücret verilerin yüzde 20 üzerinde. TUİK verilerine güvenilip güvenilmeyeceği de ayrı bir tartışma. Biz Türkiye değişim partisi olarak daha bağımsız bir kuruluş olması taraftarıyız, o konu ayrı, yeri geldiğinde anlatırız. Bu gün gelinen noktada enflasyon rakamları gerçekten TUİK’in verdiği rakamların çok ötesinde. Bunu işverenler bile kabul ediyor. Şöyle bir çıkış yolu öneriliyor; Türkiye’de yaşanan bu durum nedeniyle enflasyon yüzde 20 değil de yüzde 25 olarak hesaplanabilir. Bu doğrudan artış olarak verilebilir.  İşveren bu yüzde 5’lik  kısmı sinesine çekebilir, hakkaniyet için. Devlet de şu anda zaten bir işçi üzerinden yüzde 15 vergi alıyor, bu vergiyi şu geçiş süreci içerisinde yüzde 5’ e çeksin.  Böyle bir standart konulursa asgari ücret brüt 4 bin 180 liraya geliyor ve herkes kendine düşen oranda taşın altına ilini koymuş oluyor. Aslında olması gereken, bizim partimizin anlayışına göre rakamların konuşulmaması, bir sistem oluşturulup bu sistem üzerinden asgari ücretin hesaplanmasıdır. Tavsiyemizde şudur TUİK’i daha bağımsız hale getirelim. Rakamlar gerçeği yansıtsın. Açlık sınırı asgari ücret sınırıyla aynı ise hiç vergi alınmasın. Asgari ücret tartışması da son bulsun.” Dedi.


03.12.2021 13:14:25