"TÜRKİYE EKONOMİSİNİ VE DIŞ POLİTİKAMIZI ANLATTIM"
5 Ocak Pazar akşamı bakan arkadaşlarım, vekillerimiz ve çok sayıda işadamıylaTokyo'ya gittik. Öncelikle Japonya'nın ve dünyanın en önemli ekonomi gazetelerinden birinin düzenlediği konferansta Türkiye ekonomisini ve dış politikamızı anlattım. İş forumu gerçekleştirildi. Japonya Başbakanı ile heyetler arası görüşmeleri tamamlayıp araştırmalar imzaladık. Türk-Japon Bilim Üniversitesikurulması mutabakatı bunların arasında. Fırlatılmak üzere Baykonur'a gönderilecekTürksat 4A uydusunun teslim törenini yaptık. Türksat 4B haberleşme uydumuzu da bu yılın ikinci çeyreğinde bitirilecek ve uzaya fırlatacağız. Bizim kendi mühendislerimizin katılımıyla imal edilen uydu ve uydular Şubat ayı ortalarında uzaya fırlatılacak. Afrika olmak üzere dünyanın önemli bir kısmı şu andaki mevcudun 3 katı kapasiteyle kapsama alanımıza girecek. Türksat 4B ile birliktehaberleşme uydularımızda farklı bir gücü yakalamış olacağız.
"ÜLKEMİZ İÇİN HAYIRLAR GETİRMESİNİ DİLİYORUM"
Daha sonra Japon İmparatoru ve İmparatoriçesiyle görüştük ve Singapur'a geçtik. Dünyanın ikinci büyük konteyner limanında inceleme yaptık. 1903 yılında vefat eden Türk başkonsolosu Ahmet Ataullah Efendi ve eşinin mezarını ziyaret ettik. Başbakan ile görüşmemizi yaptık. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi tarafından şahsıma tevcih edilen doktora ünvanını aldık. Bir de konferans verdik.Doğu Asya ve Pasifik ülkeleri ile Türkiye ilişkilerini değerlendirdik. İşadamlarımız ve bakanlarımız da her üç ülkede muhataplarıyla görüştüler. Altı gün süren programın ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
"BUNCA ZAMANDIR BU ADIMLARI NİYE ATMADINIZ?"
Uluslar arası temaslar nedeniyle 3 Aralık'tan bugüne kadar grup toplantısı düzenleyemedik. Bir buçuk aydır, demokrasimize yönelik en büyük en ağır ve aynı zamanda en ahlaksız darbe girişimine tevessül edildi. 17 Aralık Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Hazırlık aşaması ve uygulama şekli boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış millete devlete ve demokrasiye yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir. 17 Aralık sabahı İstanbul ve Ankara'da belli merkezlere baskınlar yapılıyor. Bilgilendirilmeleri gereken sorumlulular biligilendirilmiyor. Bir örgüt son derece hukuksuz biçimde yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere üç buçuk ay kala yani son derece manidar bir zamanlamayla devreye sokuyorlar. Bunca zamandır bu adımları niye atmadınız?
"İHANET ŞEBEKELERİ BİRLİKTE ÇALIŞIYOR"
Operasyonun başlamasıyla ihanet projesinin paydaşları da derhal harekete geçiyor. Malum medya kendilerine servis edilen gizlilik kaydı olan fotoğraf ve görüntüleri yayınlamaya başlıyor. Muhalefet daha meseleyi anlamadan hükümete saldırıyor. Belli sermaye çevreleri harekete geçiyorlar. İçerde ve dışarda belli odaklar derhal harekete geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor. İhanet şebekeleri birlikte çalışıyor. Akşama kadar adeta soruşturma ve mahkeme tamamlanıyor ve zanlıların tamamı ve bakanlarımız ve hükümetimiz suçlu ilan ediliyor. 25 çuval mühürlü gelecek ve bunlar daha açılmadan anında adım atılacak. Bu işin nasıl yürütüldüğü çok açık net ortada. 12 saat içinde infaz tamamlanıyor. Zanlıılar hakkında hüküm veriliyor. Zanlıların tamamı ve yakınları linç ediliyor. Olaylar iki ayrı mahkemede yürütülüyor. Çok yoğun bir karalama kampanyası. Tam bir algı operasyonu. Hem içerden hem dışardan çok ağır bir linç hareketi.
"PLANLANAN OPERASYON DEVREYE SOKULMUŞ"
Herşey hazırlanmış görev dağılımı yapılmış. Tek tek belirlenmiş. Sosyal medyada operasyon başlatılmış. Görev dağılımları yapılmış. Kalemler verilen emirleri kağıda dökmeye basılmış. Uluslar arası basına yabancı dilde yoğun bir dezenformasyon yapılmış. Yalan yanlış bilgiler aktarılmış. Ekonomiyi etkilemek üzere kötümserlik pompalanmış. Maşa olarak kullanılan örgüt tüm taraftarlarını harekete geçirmiş ve hükümete karşı bir kampanyanın fitili ateşlenmiş. İftira, itham yalan tehdit korkutma sindirme şantaj her ne varsa devreye alınmış. Yolsuzluk kisvesi altında büyük bir belirsizlik ve kaos oluşturmak için hangi araca ihtiyaç varsa hepsi harekete geçirilmiş. Aylardır yıllardır planlanan operasyon devreye sokulmuş.
"SOĞUKKANLI OLMASAYDIN KÖTÜ ŞEYLER OLURDU"
17 Aralık sabahından itibaren gelişmeleri soğukkanlılıkla takip ediyoruz. Çünkü daha önce de yapıldı bunlar. Eğer soğukkanlı olmasaydık daha kötü şeyler olurdu. Çok hızlı bir şekilde tedbirimizi aldık. Muhalefetin umutsuz olduğu, siyaset dışı şer ve güç odaklarını umutsuz olduğunu ve çirkin eylemlere girileceğini defalarca söylemiştik. Ak Parti'nin tekrar birinci parti olacağını görenlerin, sandıkta Ak Partiile rekabet edemeyeceklerini anlayanların çok çirkin yollara tevessül edeceğini defaatle ifade ettik.
"AZİZ MİLLETİMİZ TUZAĞI GÖRDÜ"
17 Aralık bu çirkin tezgahın tezahür ettiği tarih oldu. Bir kaç yerde yanlış yaptılar kendilerini ele verdiler. Birincisi milletin ferasetini, demokrasiye yönelik muhabbetini hesaba katmadılar. İlk andan itibaren, aziz milletimiz tuzağı gördü. Bu tuzağa karşı tavrını çok net koydu. 17 Aralık sonrasında Samsun, Ünye, Fatsa, Ordu, Görele, Sakarya, Manisa, İzmir, Ankara ve İstanbul'da halkımızın normalin üzerinde bir heyecanla desteğine şahit olduk.
"ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN"
Türkiye'nin her ilinden mesajlar aldık hatta dünyanın sayısız şehrinden dostlarımızın bize hayır dualar ettiğine şahit olduk. Sevenlerimiz yapılanın bir komplo olduğunu ve darbe girişimi olduğunu gördüler ve Allah onlardan razı olsun, hepsi de yüreklerini ortaya koydular.
"İNTİKAM ALALIM DEDİLER"
Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken başka hesaplarını da görmek istediler. Bir taşla kuş katliamı yapmaktı niyetleri. Türkiye üzerinde kimin hesabı varsa bu operasyona dahil ederek arzularını yerine getirmeye çalıştılar. Türkiye'nin ekonomisini de altüst ettiler. Faizleri yükseltip eskisi gibi kazanalım dediler.Türkiye'nin hamlelerini ve politikalarını sarsalım dediler. İstikrarlı büyümeyi sekteye uğratalım dediler. Mavi Marmara'nın Mısır'da dik duruşun, Suriye'de insani tavrın, Filistin'de vicdani itirazın intikamını alalım dediler.
"TÜRKİYE'NİN YÜKSELİŞİNİ DURDURALIM DEDİLER"
Dünyada artık sesi çok çıkan, adaletin ve vicdanın sesi haline gelen Türkiye'nin yükselişini durduralım dediler. Çözüm sürecini bozalım bu ülkede yeniden kan akıtalım gençlerin ölmesini sağlayalım dediler. Bir tek operasyon paketinin içine bütün bu kirli niyetleri koydular. Ama o tuzak ayaklarına dolaştı. Bize dış mihrakları soruyorlar. Bu operasyonda dış mihrak nerede diye istihza ediyorlar. Bu operasyon eğer başarıya ulaşmış olsaydı, darbe başarılı olsaydı kazanan kim olacaktı? Bu operasyondan Türkiye'nin kazanacağını iddia edecek bir tek aklı selim bulabilir misiniz? Faiz lobilerinin silah lobilerinin kaos lobilerinin kazanacağı bir operasyonun milli olabilme ihtimali var mı? Bu operasyon milli olan ne varsa ona kastetmiştir.
"7 GÜN BOYUNCA AKLIN NEREDEYDİ?"
Hükümete kastetmiş dolayısıyla milli iradeye kastetmiştir. Halkbank'a kastetmiş dolayısıyla milli bankaya kastetmiştir. Bu operasyon milli birlik sürecimize kastetmiştir. Milli İstihbarat Teşkilatımıza kastetmiştir. Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize insani yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. Adana'da bir savcı bunu engellemeye çalışıyor. Bir yargı mensubunun kendi ülkesindeki istihbarat kurumuna husumet beslediğini hiç görmedik. Bu savcı Reyhanlı olayı olunca 7 gün boyunca oraya gitmedi. 7 gün boyunca aklın neredeydi? Hadi buyrun ilgili olanlar bunu incelesinler. Türkiye maalesef bunu yaşadı. Milli teşkilata yönelik hasmane tutum kabul edilemez. Adana'dan kalkıp Hatay'a MİT'in yardımını engellemek için geliyorsa o savcı ihanet etmiştir. O savcı kendi ülkesine değil ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Neden yapıyorlar bunu? Kendi ülkelerinin dahi milli kurumlarını tehdit ediyorlar.
"BUNDAN SONRA DAHA FAZLASI ORTAYA ÇIKACAK"
Aziz Türk milletinden değil, mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyor öyle hareket ediyorlar. Uluslar arası kirli odakların elinde oyuncak olmuş bir örgüt adeta efsunladığı mensuplarını kendi ülkeleri aleyhine örgütlüyor. Siz kimsiniz ki bu ülkenin milli istihbarat teşkilatına karşı husumet besliyorsunuz. Suç işleyenler ifadeye dahi çağrılmazken, köşe yazarları ifadeye çağrılıyor. Gazete yöneticileri ifadeye çağrılıyor. Hani bunlardan siz muzdariptiniz. Bir savcı çıkıp sadece iddialar üzerinden sahte ihbarlar üzerinden demokrasiyi katletme, ülkeyi kaosa sürükleme cüretinde bulunabiliyor. Geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretleri olduğunu artık net olarak görüyoruz. Sahte ihbarlar, sahte delillerle tasarlanmış yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkum edildiklerini daha belirgin şekilde görüyoruz. Bütün bunlar hukuk saikiyle adalet saikiyle değil tamamen örgüt saikiyle yapılıyor. Yargının tümünü zan altına asla alamam. Bunun içinde yürütme de var. Bunlar müşterek yapılıyor. 17 Aralıktan bugüne kadar devletin kurumları içinde nasıl bir çark kurulduğu net olarak görülüyor. Göreceksiniz bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak.
"ACIRSANIZ ACINACAK HALE GELİRSİNİZ"
Dünyaya yönelik muasır medeniyetler seviyesine nasıl çıkacağız buna yoğunlaşalım. Ama maalesef içerde de ister istemez buraya da biraz enerji harcamak durumunda kaldık. Bunları meydana çıkarmak zorundayız. Artık olay şu: "Acırsanız acınacak hale gelirsiniz."
Nasıl bir takiyyenin nasıl bir kokuşmuşluğun hüküm sürdüğü ortaya çıkacak.Malezya'da ifade ettim, virüs vücuda girmiş. Sinsi bir şekilde yerleşmiş. Çoğalmış bir anda vücudu esir almak üzere. Ancak bu bünye kendisini sinsi bir virüse teslim edecek kadar zayıf değil.
"SİNSİ VİRÜSLERE GEÇİT VERMEYECEĞİZ"
Haşhaşiler denilen gözüdönmüş bir örgütün gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini asırlar önce gördük. Türkiye bu sinsi virüslere ve sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecektir. Burada şu noktanın altını çiziyorum. Mesele kuvvetler ayrılığına ilişkin değildir. Yargının bir örgüt tarafından teslim alınarak tarafsızlığını yitirme meselesidir. Kuvvetler ayrılığı konusunda partilerin endişesi yok. Yasama yürütmeye yürütme yargıya veya ne derseniz deyin müdahale etmesi kesinlikle kabul olunamaz. Bunu yaparsak orada sıkıntı var.
"YASAMA ORGANI MİLLETE HESAP VERİR"
Bizim hesap vereceğimiz merci var. Neresidir? Millettir. Yasama organı millete hesap verir. Yürütme organı millete hesap verir. Ama yargının hesap vereceği merci neresi? Allah'tan başka hesap vereceği merci yok. Şu anki yapı bu. Gelişmiş ülkeler bizdeki gibi mi? Orada bakıyorsunuz seçilmişlerin bu noktada belirlerken ciddi bir yetkileri olduğunu görüyorsunuz. Avrupa Birliği'ne şunu söylüyorum. Avrupa'da HSYK denilen kurumla ilgili uygulama nedir? Hepsinde farklı uygulama vardır. Bu uygulamalarda seçilmişlerin bunların atanmasında ciddi bir ağırlığı olduğu görülür. Yargının tarafsızlığını sağladığı için önemlidir.
YAPACAĞIMIZ DEĞİŞİKLİK ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL"
Bizim referandumdaki amacımız yargının bağımsızlığı idi. Haklının güçlü olduğu bir yargıydı amacımız. Yargıyı baskılardan kurtarıp arındırıp milletin yargısı haline getirmeyi hedefledik. Yargı belli bir ideolojinin çetelerin belli mezheplerin etkisi altına giriyordu. Anayasa değişikliğine giderken HSYK'yı yargıda bağımsızlığı tesis edecek bu anlamda bir gelişimi değişimi tasarladık. Kurumun belli bir ideolojiden kurtulup özgür demokratik ve çok renkli bir şekilde yapılanmasını hedefledik. HSYK ile ilgili kanunlarda değişiklik yaparak yargıyı bir örgütün tehlikeli sultasından kurtaracağız. Yapacağımız değişiklik anayasaya hiçbir aykırılık teşkil etmiyor.
"GEREKİRSE GENEL KURULA İNDİEMEYİZ"
Burada şunu açıklayabilirim, dün Cumhurbaşkanı ile de görüştük. Diğer genel başkanlar da görüştü. Açık net söylüyorum. Adalet Bakanıma dedim diğer grupları ziyaret edin. Belki şu an görüşmeler başlamıştır. Eğer muhalefet anayasa değişikliğini bu konuyla ilgili beraber yapalım derse biz yasa teklifini dondururuz. Gerekirse genel kurula indirmeyiz. Ama bugünkü görüşmeler belirleyicidir. Çünkü anayasa değişikliği yasa değişikliğinin çok ötesindedir. Eğer iktidar muhalefet dayanışması ile yapılabilirse adalet sistemimiz için kazanım olacaktır. Parlamento içinde grupların kendi gücüne göre, aynen RTÜK gibi, HSYK içerisinde onlar da temsil edilme imkanını bulabilirler. Buna da sıcak bakıyoruz. Böyle bir adımı atabiliriz. Hakimler kurulunu ayrı Savcılar kurulunu ayrı da planlayabiliriz. Bizden yana farklı bir şey yok. Ana muhalefet bu tür bir düşünceyi daha önce de ifade etmişti. Bu adımı da beraber atabiliriz. Yani bir kaç maddelik anayasa değişikliğini süratle atmak suretiyle şu anki kanun teklifini dondurur, anayasa değişikliği ile yolumuza devam edebiliriz. Böylece bir çetenin yargıyı ele geçirmesinin önüne geçebiliriz.
"SALDIRI MİLLİ İRADEYİ HEDEF ALMIŞTIR"
Yapılan operasyon Ak Parti hükümetine yönelik değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamına yapılmış bir operasyondur. AK Partili olsun olmasın, herkes şunu iyi bilmelidir ki, yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bu saldırı esasen milli iradeyi hedef almıştır. Dün başka hükümetlere yapılanlar bize de yapılmaya başlanmıştır. Eğer durdurulmazsa yarın başka hükümetlere de bu saldırılar yapılacaktır. 11 yıl boyunca bu ülkeye nasııl ilkleri yaşattıysak her saldırıyı bertaraf ettiysek bugün de göğsümüzü siper edecek ve yarınların Türkiye'sinin herkes için aydınlık olmasını sağlamış olacağız. Biz bu mücadeleyi kendimiz adına partimiz adına değil, en baştaTürkiye adına, 76 milyon adına veriyoruz. Her bir ferdin de oynanan oyunu ve tuzağı göreceğine buna karşı duracağına yürekten inanıyoruz.
"ÇÖZÜM SÜRECİ DE HEDEFLENMİŞTİR"
Bu sürecin Türkiye'de inançlı kesimleri mağdur etmesine asla izin vermeyiz. Örgütün üst yönetimiyle oradaki diğer vatandaşlarımızın hassasiyetlerini birbirinden ayırıyoruz. O başka o başka. Samimi insanlar, samimi gayretlerle fedakarlıkta bulunurken, örgütün üst yönetimindekilerin bunları başka amaçlarla istismar ettikleri anlaşılıyor. Yıllarca buralarda fedakarca hizmet etmiş samimi kardeşlerimizden oynanan oyunu görmelerini bekliyoruz. Bir çok sinsi hedefin yanında çözüm süreci de hedeflenmiştir.
"EĞER BUNA SESSİZ KALSAYDIK.."
17 Aralık'ın mimarı olan örgüt, MİT'in çözüm gayretlerini de sabote etmiş ve MİT müsteşarını tutuklatmak istemiştir. Kim buna hayır diyecek? Kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Eğer buna sessiz kalsaydık şu an benim müsteşarım kimbilir nerede olacaktı. Çözüm sürecine de darbe vurmak istediler. Çok farklı yöntemlerle sürecin sabote edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu aziz millet buna da asla izin vermeyecektir. 30 Mart bunun işaretidir.
"ALÇAKÇA SABOTAJLARI HEP BİRLİKTE AŞACAĞIZ"
Bir yıla aşkın süredir Türkiye acılar yaşamıyor. Çözüm sürecinin başladığını ve umutla geleceğe yürüdüğünü ilan etmiştik. 2013'ün ilkbaharı bu umutla idrak edildi. Allaha hamdolsun tüm provokasyonlara rağmen, bir yıl boyunca süreci hem muhafaza ettik hem de ilerlettik. 17 Aralık komplosu bu baharı kışa çevirmek, kan ve gözyaşını yeniden ülke gündemine taşımak için çirkin girişimlerine devam edecektir. Bu alçakça ve haince sabotajları da hep birlikte aşacağız.
14.01.2014 13:16:43